Nasıl Alkali Beslenebiliriz?
Alkali Beslenme, asit olarak adlandırılan besinlerin tüketim miktarını azaltıp, alkali olarak adlandırılan besinlerin tüketim miktarlarını arttırmayı amaçlayan bir beslenme şeklidir.
Alkali Beslenme, asit olarak adlandırılan besinlerin tüketim miktarını azaltıp, alkali olarak adlandırılan besinlerin tüketim miktarlarını arttırmayı amaçlayan bir beslenme şeklidir.
Tüm dünyada, insanların çoğunluğunun evlerinde oldukça fazla vakit geçirmek zorunda kaldıkları bir yılı geride bıraktık. Karantina önlemleri kapsamında uygulanan sokağa çıkma kısıtlamaları, işyerlerinin evden çalışma sistemlerine geçiş yapmaları, evde geçirilen sürenin artmasını sağladı.
Yeterli ve dengeli beslenmeden bahsederken çoğunlukla sağlıklı gıdalara odaklanırız ancak bu gıdaları “ne zaman” tükettiğimizi es geçeriz. Oysaki tüketilen besinlerin sağlıklı olması kadar hangi zaman diliminde tüketildiğide oldukça önemlidir ve bu önem en iyi şekilde sirkadiyen ritim ile açıklanır. Biyolojik saat olarak tanımlanan sirkadiyen ritim gündüzleri bedenimizdeki tüm sistemlerin aktif olarak çalışmasını, geceleri ise çalışmadan dinlenmesini etkileyerek gündelik hayattaki rutinlerimizin daha sağlıklı geçmesine sebep olur.
Doğa bu sene birçok açıdan insandan üstün olduğunu kanıtlamak istercesine neredeyse tüm kozlarını oynadı ya da bunlar doğanın bir çeşit yardım çığlığıydı. “Beni korumazsanız hep birlikte yok oluruz.” mesajını verdi belki de. Kimler bu mesajı aldı, kimlerin umrumda olmadı bilemeyiz ama hepimizin taşın altına elini koyma vakti geldiğini anlamanın zamanı geldi.
İrritabl bağırsak sendromu gibi birçok bağırsak hastalığında kullanılan FODMAP diyeti, tedavi yöntemleri arasında en gözde olan tedavidir.
Kontrolün kaybolması sonucu tamamen doyana kadar yemek yemek ve sonrasında kendini suçlu hissedip kendine kızma davranışı göstermek ise tıkınırcasına yeme bozukluğu olarak tanımlanır.
Günümüzde gittikçe popülerleşmeye başlayan intermittent fasting, bireylerin ne yediğinden çok, ne zaman yediğine odaklanan bir beslenme şeklidir.
Gıda intoleransı, keyifle tüketilen bir öğünden sonra sindirim sisteminde meydana gelen çeşitli belirtiler ile kendini gösteren bir durumdur.
Akdeniz tipi beslenme şekli, Mezopotamya ve Doğu Akdeniz bölgesinde uzun yıllardır var olarak günümüze kadar gelen sürdürülebilir bir yaşam tarzıdır.
Pestisidler, zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına alabilmek veya bitkilere olan zararlarını azaltmak için kullanılan madde veya maddelerden oluşan karışımlardır.
Sirkadiyen ritmin bozulmasıyla eş değer olarak görülen gece yeme sendromu, bireylerin kahvaltıyı atlayıp gün içerisinde çok az kalori ile beslenmelerine rağmen, akşam saatlerinden başlayarak gece boyunca devam eden yeme atakları ile kendini gösteren bir yeme bozukluğudur.
Bireylerde tüketim alışkanlıklarının değişmesi ortaya çıkan karbon ayak izi düşürmede, hatta yaşam döngüsünün değişmesine neden oluyor.
Ketojenik Beslenme, yüksek oranlarda sağlıklı yağ, yeterli miktarda protein ve düşük karbonhidratlı bir beslenme planıdır.
İnsan sağlığında risk oluşturan durumlar özellikle pestisitlerin gıdalara kontamine olması, taşıma sırasında dikkatsiz davranılması, yıkanmamış pestisit kaplarının tekrar tekrar kullanılması gibi sebepler ile oluşmaktadır.
Beslenme şeklinden çok bir yaşam felsefesi haline gelmiş olan raw food (çiğ beslenme), ısıl veya kimyasal bir işlem görmemiş, doğal ve tamamen çiğ olan besinlerin tüketilmesi ile gerçekleştirilir.
Türkiye’nin de aralarında bulunduğu Birleşmiş Milletler Zirvesi’nde, sürdürülebilir tüketim, yenilikçilik gibi yeni alanları da içerisine katan 2030 yılı sonuna kadar ulaşılması hedeflenen 17 Sürdürülebilir Kalkınma hedefi belirlenmiştir.
Çölyak hastalığı, arpa, buğday, çavdar, yulaf gibi tahıl ürünlerinde bulunan ‘gluten’ proteinlerine karşı duyarlılık sonucu gelişen bir ince bağırsak hastalığıdır.
Dünyada her sene üretilen toplam gıdanın 3’te 1’i birçok sebepten dolayı çöpe atılmakta. Bu oran, yılda yaklaşık olarak 1.3 milyar ton gıda atığı demek…
Yüksek yağ, düşük karbonhidrat tüketimine dayanan ketojenik beslenmede temel amaç, sağlıklı yağ kaynaklarını tüketerek vücudun ihtiyaç duyduğu enerjiyi yağlardan karşılamaktır.
Birleşmiş Milletler raporlarına göre, 2050 senesine kadar dünya nüfusunun 9 milyar insana ulaşacağı ve bu popülasyonun üçte ikisinin şehirlerde yaşayacağı tahmin ediliyor.
Sağlığın bütüncül yapı taşlarından biri olan bağışıklık sistemi, oldukça karmaşık olmakla beraber vücudun en önemli savunmasını oluşturan sistemdir.
Her ne kadar hem tüketici, hem de genel olarak üreticiler bir nebze daha dikkatli olsa da, maalesef her birimiz her gün belli miktarlarda toksik kimyasallara maruz kalıyoruz.
Günümüzde oldukça sık bahsedilen yeterli ve dengeli beslenme; üretken olarak uzun süre yaşamamızı sağlayan besin ögelerini, doğru miktarda tüketerek gerçekleştirilir.
Duygusal yeme süreci içerisinde tükettiğimiz besinlerin çoğunu farkında olmadan yeriz. Bu nedenle öncelikle yapılması gereken, üzerinde çalışılması gereken alan farkındalıktır. Bir besin günlüğü tutmak gün içerisinde neler tükettiğinizi size gösterecektir.
Vegan beslenme, bireylerin hayvansal kaynaklı tüm besinleri beslenme düzenlerinden çıkartarak bakliyatlar, işlenmemiş tam tahıllar, sebzeler, meyveler ve yağlı tohumları tüketmeyi tercih ettikleri bir beslenme şeklidir.
Yaşamsal faaliyetler arasında büyük öneme sahip olan tarım, başlangıçta en az girdi ile en fazla ürünü elde etmek için yüksek oranda kimyasal maddeler kullanılarak gerçekleştirilmekteydi. Ancak günümüzde nüfusun artması, sağlıklı beslenmeye olan ilginin yoğunlaşması ve doğru gıda arayışları organik besinlere olan ilginin artmasına sebep olarak, ekolojik tarım sisteminin oluşturulmasına neden olmuştur.
Tüm paketli gıdalar, içerisindeki ürüne dair geniş bilgiye yer verilen etiketleri ile birlikte satılmaktadır. Gıda etiketleri, tüketicilere ürünle ilgili bilgi vermekle beraber bireylerde bilinçli satın alma ve doğru besin tercihlerini etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Gıda güvenliğinin önemli bir kısmını oluşturan etiketler, ambalajlanmış gıdanın besin ögeleri, porsiyon miktarları, hazırlama ve saklama koşulları gibi belirli bilgileri içermek zorundadır.
Vücudumuzun enerji ihtiyacını karşılayan en temel makro besin ögesi karbonhidratlardır. Ancak tüm karbonhidratlı besinlerin besin değerleri ve vücudumuza sağladıkları yarar ve zararlar birbirine eşdeğer değildir.
Günlük hayatta yaşanılan endişe, öfke, kızgınlık, sevinç gibi duygular bireylerin düşüncelerini, tercihlerini, kararını etkileyebildiği gibi besin seçimlerini de etkilemektedir.
Baklagiller, tarımda yetiştirilen ilk mahsullerden biri olduğuna inanılan ve tüm dünyada birçok kültür için temel gıda haline gelmiş olan besin grubudur. Bu besinler, dünya çapında alternatif protein kaynağı olarak değerlendirilmekle beraber tahıllardan sonra tarım alanında en fazla üretimi yapılan besin grubudur.
Zeytin ağacının meyvesi olan zeytinin mekanik yollarla işlenmesiyle elde edilen, bitkisel yağlar içerisinde fiziksel yöntemlerle doğal olarak üretilip oda sıcaklığında tüketilebilen yeşilimsi, sarımtırak renkte yağdır.
Sürdürülebilirlik; üretimin ve çeşitliliğin devamlılığı sağlanırken doğa ile insan arasındaki dengenin korunduğu sosyo-ekolojik bir süreçtir.
Sürdürülebilirlik kavramı, ancak bugünkü kuşakların ihtiyaçlarını karşılarken, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabilmeyi tehlikeye atmadan doğru bir şekilde işler.
Kişisel fitness ve Pilates eğitmeniyim. Danışmanlık verdiğim kişilere yağ yakımı, kas gelişimi, postürel egzersiz metotları eğitimleri verirken bir yandan sağlıklı yaşam için tamamlayıcı öğretilerle destek sağlıyorum.
Mezopotamya: Yunanca’da orta anlamındaki “mesos” ve nehir anlamındaki “potamos” kelimelerinin birleştirilmesiyle meydana gelmiş ve tam olarak “iki nehir arasındaki ülke” anlamına gelmektedir.
İyi tarım kuşkusuz sağlığın en önemli belirleyicilerindendir. Toprağı tanımadan, ürünü tanımadan sağlıklı yiyeceklere ulaşmak mümkün değildir.