2020

Doğa bu sene birçok açıdan insandan üstün olduğunu kanıtlamak istercesine neredeyse tüm kozlarını oynadı ya da bunlar doğanın bir çeşit yardım çığlığıydı. “Beni korumazsanız hep birlikte yok oluruz.” mesajını verdi belki de. Kimler bu mesajı aldı, kimlerin umrumda olmadı bilemeyiz ama hepimizin taşın altına elini koyma vakti geldiğini anlamanın zamanı geldi.

Yakın zamanda yayınlanan 2020 Küresel Yaşayan Gezegen Endeksi, doğayla kurduğumuz iletişimin sonuçlarını gözler önüne serdi. 1970 yılından 2016’ya kadar geçen zamanda memeli, kuş, çift yaşamlı, sürüngen ve balık popülasyonlarında %68 oranında bir azalma görüldüğü rapor edildi. İyi haber ise son yıllarda bu oranda net düşüşler gözlenmiş olması. Son yıllarda alınan önlemler yaşanan düşüşte etkili olmuş olabilir. Peki bu durumu tersine çevirmemiz mümkün mü?

2017 yılında WWF öncülüğünde üniversitelerin, doğa kuruluşlarının ve hükümetlerarası kuruluşların oluşturduğu Biyoçeşitlilik Kaybını Tersine Çevirme Girişimi, biyoçeşitlilik kaybını tersine çevirmenin yollarını araştırıp modellemeye başladı. Bu modellemede biyoçeşitlilik kaybının durdurulabileceği ve tersine çevrilebileceği kanıtlandı. Biyoçeşitliliği geri kazanırken aynı zamanda artan insan nüfusunun besin ihtiyacının karşılanabileceği de gösterildi.

Sanayi devrimiyle beraber hızla artan doğa tahribatı; çayırların, ormanların, sulak alanların ve diğer önemli ekosistemlerin bozulmasına yol açarak insan sağlığını da tehlikeye sokmaya başladı. Karasal alanların %75’i değişime uğradı, denizler ve okyanuslar kirletildi, sulak alanların %85’inden fazlası yok oldu. Karasal alanda son yıllarda görülen biyoçeşitlilik kaybının en önemli sebepleri; doğal yaşam alanlarının tarım arazilerine dönüştürülmeleri, artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak adına yapılan arazi kullanımındaki değişiklikler. Deniz ve okyanuslardaki biyoçeşitlilik ise aşırı avlanma tehdidi altında. Artan iklim değişikliği de son yıllarda biyoçeşitlilik kaybı nedenleri arasında yerini almaya başladı ve önümüzdeki yıllarda belki de ilk sırada yer alacak.

Biyoçeşitlilik su, enerji, gıda, lif, ilaç ve diğer genetik materyallerin sağlanmasında önemli rol oynarken kirliliğin önlenmesi, iklimin düzenlenmesi, su kalitesinin sağlanması, bitkilerin tozlaşması, taşkınların kontrolü, fırtına ve dalgaların önlenmesinde de kilit öneme sahip.

Popülasyon Düzeyinde Neler Oluyor?

Popülasyon terimi, canlı türlerinin sayısal yoğunlukları ve dağılımlarını ifade eder. 2020 Yaşayan Gezegen Endeksi’ne göre türlerin popülasyon eğilimleri, genel ekosistem sağlığının bir ölçüsü olduğu için önemlidir. Doğanın çökmeye başladığının işaretlerinden biri ise popülasyonlarda önemli oranda düşüşler yaşanması. Şu anda dünya çapında yaklaşık 21.000 memeli, kuş, balık, sürüngen ve çift yaşamlı popülasyonlarının miktarları izleniyor. Yazının giriş kısmında da bahsettiğimiz gibi 1970-2016 yılları arasında bu popülasyonlarda %68 oranında bir azalma gözlendi.

Biyoçeşitlilik Dünyanın Her Bölgesinde Aynı Oranda Mı Azalıyor?

Dünyanın farklı bölgeleri arasında popülasyon değişimlerinde farklılıklar var ancak en dikkat çekici kısım tropikal bölgelerde yaşanan sert düşüşler. Amerika Kıtası’ndaki tropikal alt bölgelerde gözlenen %94 oranındaki düşüş tüm bölgeler arasındaki en dikkat çeken kısım.

Tatlısu Alanlarındaki Değişiklikler

Tatlısu biyoçeşitliliği denizler ve ormanlardakinden daha hızlı azalıyor. 1700’lü yıllardan günümüze kadarki süre içerisinde tüm dünyadaki sulak alanlarımızın yaklaşık %90 oranında kaybedildiği rapor edildi. Bu orandaki değişiklik, yaşam alanı tatlısu kaynakları olan bütün türleri doğrudan etkiledi. Biyoçeşitlilik net bir şekilde azaldı. Tatlısu Yaşayan Gezegen Endeksi’nde izlenen 944 memeli, kuş, çift yaşamlı, sürüngen ve balık türünü temsil eden 3.741 popülasyonun ortalama miktarı, 1970’ten bu yana %84 oranında azaldı.

Megafauna olarak adlandırılan ağırlıkları 30 kilogramı geçebilen, nehir yunusları, su samurları, kunduzlar ve su aygırları gibi canlıların türleri maruz kaldıkları yoğun insan kaynaklı tehditler nedeniyle diğer küçük canlı türlerinden daha büyük tehdit altında.

Topraklarımızdaki Son Durum

Dünyamızı kaplayan en büyük alanlar okyanuslar olsa da toprak dünyadaki en büyük biyoçeşitlilik rezervlerine ev sahipliği yapıyor. Toprağı oluşturan bileşenlerin hava ve su ile birlikte oluşturduğu çeşitlilik, yaşamın temelini oluşturan, sayılamayacak kadar fazla ve farklı toprak organizmalarının yaşam alanlarını zenginleştiriyor. Topraktaki bu zenginlik olmasaydı karasal ekosistemler de var olmazdı. Yer üstü ve yer altı biyoçeşitliliği sürekli etkileşim halindeyken ve birinde yaşanan biyoçeşitlilik değişiminin ya da kaybının diğerini ne denli etkileyebileceğini net bir şekilde görebiliyoruz.

Karasal ekosistemde yaşayan kendisi küçük etkisi büyük olan böceklerde de önemli ölçüde azalmalar gözlendi. Tarım arazilerinin yoğunlaştığı alanlarda bu azalmalar daha yüksek oranda. Plansız bir şekilde tarım arazilerinin çoğalması önümüzdeki yıllarda böcek kayıplarının hızla artacağına işaret ediyor.

Kahveseverler İçin Kötü Bir Haberimiz Var!

Yerleşik hayata geçmemizdeki temel faktör olan tarımsal faaliyetler, artık hayvansal kaynaklı besinlerden ziyade bitki kaynaklı besin tüketimimizin artmaya başlaması anlamına geliyor. Temel besin kaynaklarımız haline gelen tarımsal ürünler aynı zamanda sağlığımızı koruyup geliştirmemizi sağlayan bitkisel kaynaklar. Biyoçeşitliliği azalan veya yok olan türler içerisinde bitkiler de önemli bir yer oluşturuyor. Bitki türleri içerisinde yok olduğu belgelendirilenlerin sayısı, günümüze kadar nesli tükenen memeliler, kuşlar ve çift yaşamlıların toplam sayısının iki katı kadar.

“Bitki çeşitliliğinin kaybı sadece bitkileri ve ekosistemlerini değil, bitkilerin insanlara ve gezegene sağladığı paha biçilmez faydaları da tehdit ediyor. Arabica (Coffea arabica) dünyanın en iyi bilinen kahve çekirdeğidir. İklim değişikliğinin olası etkilerini de hesaba katan bir yok olma riski değerlendirmesinde, C. arabica tehlike altında bir tür olarak (Endangered) sınıflandırıldı ve 2088 yılına kadar doğal popülasyonunun yarısından fazlasını kaybedeceği öngörüldü.”

Herhangi bir kriz ya da felaket senaryosunda dünyanın geleceğini kurtarma amacıyla çeşitli ülkelerde tohum depoları oluşturuldu ve binlerce bitki tohumu buralarda depolandı. Bunlar içinde belki de en iyi bilineni, Norveç’teki Svalbard Küresel Tohum Bankası. 2017 yılında depoyu su basması nedeniyle daha da bilinir hale gelmiş olabilir. Tohum depoları aynı zamanda araştırmacılar ve bitki yetiştiricileri tarafından yeni ürünler geliştirmek için de kullanılıyor. Umarız bu tohum bankalarına hiçbir zaman ihtiyaç duymayız!

Denizlerdeki Tehlike

Dünya üzerinde bilinen en derin nokta Japonya ve Endonezya arasında kalan ve iki ülkeye de yaklaşık olarak eşit uzaklıktaki Mariana Çukuru. Bu çukura ilk defa 1960 yılında inildi. 2019 yılında ise Victor Vescovo, çukurun en derin noktasına dalış yaparak bir rekor kırdı ve burada gözlemlediği şeyler arasında plastik atıklar da vardı.

“Aşırı avlanma, kirlilik, kıyılarda yapılaşma ve diğer benzer eylemler, sığ sulardan en derin yerlere kadar denizlerin her noktasını etkilerken, iklim değişikliğinin deniz ekosistemleri üzerindeki etkileri giderek daha geniş bir şekilde görülmeye devam edecek.”

Denizlerdeki tehlikenin nedenlerive müdahale edilmesi gereken alanlar; balıkçılık, iklim değişikliği, kara kaynaklı kirlilik, deniz kaynaklı kirlilik, kıyılarda yapılaşma, istilacı yabancı türler, denizlerde yapılaşma, deniz taşımacılığı, su ürünleri yetiştiriciliği, derin deniz madenciliğidir.

İklim Değişikliğinin Etkileri

2020 yılında sıkça yaşadığımız iklim değişikliklerinin sonuçları, eğer duruma müdahale etmezsek önümüzdeki yıllarda artarak devam edecek. Şu ana kadar alınmış tüm tedbirlere rağmen bulunduğumuz yüzyıl içerisinde sadece iklim değişikliğine bağlı nedenlerden dolayı yabani türlerin yaklaşık beşte biri yok olma tehlikesi altında. En büyük tehlike ise biyoçeşitlilik bakımından sıcak nokta olarak adlandırılmış bölgelerde. Sıcak nokta olarak kabul edilen bölgelerin özellikleri; dünyanın başka yerlerinde görülmeyecek kadar çok sayıda türü barındırması  ve bu türlerin insan faaliyetleri sonucu yok olma tehdidi altında olması.

İzlenmesi Gereken Yol Haritası

Tehlikenin farkındayız ve bu kötü gidişata dur demek istiyoruz. Biyolojik Çeşitlilik Kaybını Tersine Çevirme Girişimi biyoçeşitlilikteki düşüşleri tersine çevirmenin mümkün olup olmadığını, eğer mümkünse bunun nasıl olabileceğini araştırmak çeşitli modellemeler geliştirdi. Geliştirilen modellerde biri referans olmak üzere 7 farklı senaryo ortaya çıktı. Referans varsayım senaryosu Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin ‘ılımlı’ senaryosuna dayanıyor. Bu senaryoda doğa koruma, sürdürülebilir üretim ve tüketime yönelik sınırlı çabalarla, mevcut koşulların aynen devam edeceği varsayılıyor. Referans senaryonun dışında geliştirilen altı varsayım senaryosu ile farklı eylemlerin olası etkileri araştırılıyor. Bu modellerde gelecekteki olası yol haritalarını belirlemek için yapılan müdahalelerin her biri ayrı eylemlere ayrıldı. Bu eylemlerden bazıları doğayı korumanın artırılmasına yönelik tedbir almak ve beslenme sistemimizin hem üretim hem tüketim tarafında karasal biyoçeşitlilik üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak yer alıyor.

Doğayı koruma eylemleri çok önemli olmakla beraber tek başına yeterli değil. Bununla birlikte üretim ve tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekiyor. Yapılan araştırma gösteriyor ki biyoçeşitliliği korumak ve geliştirmek için daha cesur adımlar atılmalı. Bu adımların hem birey bazında hem ülke bazında hem de ülkeler arası etkileşimler ile atılması gerekiyor.

COVID-19 salgını bizlere dünyanın bir ucundaki bir insanın diğer ucundaki bambaşka bir insanla nasıl bir bağı olabileceğini gösterdi. Aynı durum doğadaki tüm canlılar için de geçerli. Tek bir türün yok olmasının bize olan etkilerini kısa süre içinde fark edemiyoruz belki, bu yok oluşların arttığı bir dünyada -eğer müdahale etmezsek- bu günlerimizi bile hasretle anacağız. Artık kendimizi soyutladığımız doğanın bir parçası olduğumuzu fark ederek doğayla mücadele etmek yerine onunla birlikte hareket etmeliyiz.

Kaynak: 2020 Yaşayan Gezegen Endeksi

Kapat

Potamya

Mezopotamya'dan Potamya | Türkiye

Kapat
Sepet (0)

Sepetinizde ürün bulunmuyor. Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Potamya

Mezopotamya'dan Potamya | Türkiye





400₺ üzeri siparişlerinizde kargo ve bez çanta hediye