Farkındalık
Günümüzde sıkça duyduğumuz terimlerden biri olan Mindfullness; bireyin yaşadığı ana dikkatini vererek, yaşadıklarını tarafsız ve kabullenici bir şekilde yönetebilmesidir. Özellikle ağrı gibi fiziksel hastalıklarda, depresyon gibi ruhsal hastalıklarda, sigara-alkol kullanımını bırakmada, anoreksiya – bulimia nervoza gibi yeme bozukluklarında kullanılan ve başarılı olunan bu yöntem, beslenme alanında da ilgi oluşturan yenilikçi bir yaklaşımdır. Beslenmede ki bu farkındalık, bireyin ne yediğinden çok, nasıl ve neden yediği bilincini oluşturan, çevresel etmenlerin uzaklaştırıldığı ve besin seçimini eleştirilmeden o an tüketilen besine odaklanılan bir davranıştır.
Sağlıksız yeme ve sağlıksız kilo kayıplarına karşı yeni ve alternatif bir yöntem olarak karşımıza çıkan Mindful Eating, kalori, yağ, protein ve karbonhidrat ile ilgilenmez. Tam olarak amacı duygusal yemenin önüne geçmek, porsiyon kontrolünü sağlamak ve çevresel etmenlerin yeme üzerindeki etkisini azaltmak olan bu yaklaşımda diyet programlarından farklı olarak hiçbir yiyeceğe yasak veya kısıtlama getirilmez. Bu sebeple bireyin olması gereken vücut ağırlığına göre yemek yemeyi barındırır. Hiçbir sınırlama veya kalori sayma yoktur. Sadece yemeye odaklanma vardır.
Farkındalıklı beslenme bireyin derin bir nefes alması ve gevşeme tekniklerini kullanmasıyla başlar, dikkatini vücuduna yönlendirmesi ile de devam eder. Şu anda ne istiyorum?, gerçekten aç mıyım yoksa susuz muyum?, acaba stresimi azaltmak için mi yemek yiyeceğim gibi soruların yer aldığı bu beslenme uygulaması, bireyin gerçekten aç olduğunu fiziksel olarak tanımlaması ile başlar. Birey bu noktada ne yemek istediğine karar verir ve mutfakta yemeği hazırlarken daha uzun vakit geçirmesi, yemeğin kokusunu, renklerini hissetmesi, içerisine konulan malzemelerin üreticiden-tüketiciye kadar geldiği süreci düşünmesi, daha küçük tabak ve çatal kaşıkları kullanması beklenir.
Yemeğe başlandığı adımda ise daha yavaş ve daha uzun sürelerde çiğneme ile yemek yeme işlemi gerçekleştirilir. Bu noktada yemek yeme için vakit ayırılmalıdır. Yemeyi geçiştirmek sadece kısa sürede karnı doyurmak değildir bu nedenle vücudun göndermiş olduğu sinyallere uyarak tam bir doyma işlemi gerçekleştirilmelidir. Küçük ısırıklar alma, çatalı elinden bırakma, derin bir nefes alıp tekrar küçük bir lokma ile devam etme şeklinde yemeye devam edilir. Fakat bu noktada dış etkenlerden uzak yani televizyon, radyo vb. dikkati dağıtacak faktörler bulunmayan bir ortamda tek başına olunması oldukça önemlidir. Tam bir doyma hissedildiği zaman ise tabakta yemek kalsa dahi yeme işlemi bitirilir. Doyma sağlandığında kişi kendini nasıl hissettiğini düşünür, gerekirse duygularını yazması beklenir.
Farkındalık gıda alışverişleri ve mutfağa da yönlendirilebilecek bir tekniktir. Alışveriş yaparken duygu ve dürtülerin farkında olup gereksiz gıda alımlarının engellenmesi gerçekleştirebilirken, mutfakta da herhangi bir yemeyi hazırlamadan önce veya buzdolabını açmadan önce ‘gerçekten aç mıyım?’ sorusunu sorarak gereksiz yemenin önüne geçilebilir. Yani market listesi oluşturulurken veya mutfakta plan yapılırken daha az suçluluk, endişe ve gerginlik hissetme eğilimi oluşur. Farkındalıklı beslenme ile hangi besini ne zaman ve ne kadar yenileceği üzerinde dikkat oluşturularak doğru karar verilmesi sağlanır.
Türk toplumu için oldukça ters gözüken bu beslenme şekli yalnızca bedensel değil aynı zamanda zihinsel ve ruhsal olarak da iyilik halini barındırır. Özellikle hızlı yemeye alışmış, dış etkenler ile kolay uyarılabilen, yemek yeme dürtülerine hakim olamayan bireyler için etkili olan bu beslenme şekli, otomatik yeme düzeninin (deautomize) etkinliğini bozmaktadır. Aynı zamanda dikkatin doğru yöneltilebilmesi, aşermelerin azalmasına ve daha az tatlı krizlerinin oluşmasına sebep olur. Unutmamak gerekir ki farkındalık hayatın her alanında olumlu etkiler oluşturan bir durumdur ve uygulayan kişileri her an tam anlamıyla yaşamaya ve hayatlarını olduğu gibi takdir etmeye teşvik eder.
Uzm. Diyetisyen Sena Çetin