Dikey Tarım
Birleşmiş Milletler raporlarına göre, 2050 senesine kadar dünya nüfusunun 9 milyar insana ulaşacağı ve bu popülasyonun üçte ikisinin şehirlerde yaşayacağı tahmin ediliyor.
Yine Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından hazırlanan raporda/ grafikte dünya üzerindeki “yaşanılabilir” kara alanlarının %50’si (51 milyon km2) tarım için kullanılabilmekte. Bu alanın ise sadece 11 milyon km2’lik alanı direkt olarak insanları beslemek için üretilen gıdayı kapsamaktadır. Geriye kalan 40 milyon km2’lik alanda ise hayvancılık ve hayvanları beslemek için üretilen besinlerin tarım alanları yer almaktadır.
Yaşadığımız dünyada popülasyon arttıkça, kullandığımız tarım alanları artan popülasyona yetecek kadar besin üretmekte zorlanıyor. İnsan tüketimi için üretilen besinlerin 3’te 1’i, ki bu miktarın parasal karşılığı 1 trilyon dolar, her sene çöpe atılmaktadır.
Bu durum ise doğanın bize sunduklarını tahrip etmeden bizleri besleyebilmek için yeni yöntemler ve çözüm arayışlarına itmektedir.
Bu veriler doğrultusunda dikey tarım yönteminin daha da fazla benimsenmeye başlanması ve uygulanması aslında sürdürülebilirliğe oldukça katkı sağlayabilir.
Hybrid, topraksız bitki yetiştirme gibi yeni üretim sistemleri sayesinde sebzeler, çeşitli otlar ve meyveler gibi bitki bazlı besinleri üretmek için ısı, hava, rüzgar ve su seviyeleri gibi değişkenleri oldukça kontrollü bir şekilde takip etmek gerekiyor.
Kontrollü bir şekilde bitki bazlı besin üretilen dikey tarım yönteminin katkılarını ve yararlarını sayacak olursak:
- Öncelikle kötü hava şartlarından, yani sel veya kuraklıktan etkilenmedikleri için üretimde ve toplamada herhangi bir aksaklık yaşanmıyor, bu sebeple miktar olarak daha çok ürün üretilebiliyor.
- Dikey tarımda, geleneksel tarıma kıyasla hesaplanan verilere göre neredeyse %70’e yakın daha az su tüketimi yapılıyor.
- Pestisid ve diğer tarım ilaçlamaları kullanılmıyor.
- Hava şartları ayarlanabildiği için normalde mevsimine göre üretilen ürünlerin yıl boyu üretimi yapılabiliyor.
- Son tüketiciye ulaşan ürün daha taze ulaşıyor ve üzerine uzun ömürlü olması için herhangi bir koruyucu sprey kullanılmasına gerek kalmıyor. Bunun sebebi ise dikey tarım alanlarının zaten şehirlerde kuruluyor olması ve son tüketiciye ulaşması için uzun yollar katetmesi gerekmemesi.
- Ürünlerin tarlalardan şehirlere ulaşımı olmadığı için, geleneksel tarımda üretilen ürünler ulaşım yüzünden büyük miktarda karbon salınımına sebep olurken, dikey tarım yöntemi uygulanan şehirlerde bu miktar ciddi oranda azaltılmış oluyor.
Saydığımız iyi yönlerinin yanında ise tabii bazı zor yanlar da mevcut. Öncelikle çok yeni bir teknoloji olduğundan ve henüz çok yaygın olmadığından dolayı başlangıç olarak ciddi bir sermaye gerektiriyor. Aynı zamanda sürekli bir denetim olması gerekiyor; toprak değerleri, kullanılan suyun pH değeri, mineral değerleri gibi. Aynı zamanda güneş ışığı olmadığından yapay ışıklar için LED ışıklar kullanılıyor. LED ışıklar her ne kadar daha enerji tasarruflu olsa da, yüksek miktarda elektrik kullanımı olduğu ve bunun yanında herhangi bir elektrik kesintisine karşı ciddi önlemler alınması gerektiği için büyük miktarda enerji harcanıyor.
Fakat, her şeye rağmen dünyada dikey tarım uygulamaları gün geçtikçe popülerleşmekte ve çoğalmaktadır.
En önemli soru işaretlerinden biri ise dikey tarım yöntemi ile üretilen besinlerdeki tat, doku ve koku değişiklikleri olacaktır. Kullanılan toprağın toprak besinleri ve suların mineral değerleri doğru ayarlandığı sürece besinlerin tadında, dokusunda ve kokusunda bir değişiklik olmadığı söyleniyor.